Çok düşünüyorum bugünlerde. Her kişiyi, her anı , her şeyi. Çok düşünüyor ve çok da incitiliyorum aynı zamanda. Sağanak halinde süzülüyor gözden yaşlar, geçmiş omzumda ağır bir yük, çok düşünüyorum onu da. Dün'leri doldurmaktan cebimde yarınlara yer kalmamış ki. Dünden kalma hayal kırıklıkları etkisini bugün de hissetirebiliyor ki, yarınlar için düşünememem belki bundandır aslında. O kadar canım acımış ki, yarınlarda da ne kadar daha üzülüceğimin tasası ondan takılmak istemiyor düşüncelerimin duraklarında.
Yaşamak, fazla düşünmeden mutlu mesut yaşamak. Her anı değerlendirip küçük bir olaya dahi mutlu olmak.Beklemeden fazla umut beslemeden hep iyi şeylerle avunmak. Korkmadan, acılara yer vermeden yüreklere, kışı es geçip hep baharı yaşamak. Düşünmeden, sonsuzluğa mutlu bir nefes verişi kadar hızlıca büyük adımlar atmak. Talihsizliklerin hayatta iyi şeylerin değerini anlamamızı sağlayan harikulade dersler olduğuna inanarak, mutluluğun kırılmamış o son sağlam dalına da sıkıcı tutunmak...
Bencil bir mutluluğa yer veremiyor zihnim. O üzülürken nasıl mutlu olsun yüreğim. O hüzünlü iken nasıl dursun bendeki sağanaklar da.Benim için çok önemli olan o hayattan tat almaz iken ben nasıl kulağıma gelen mutluluk fısıltılarına aldırıp, anlık hazlarıma devam edeyim. "Ben o ben değilken bile bunu nasıl başarabileyim", nasıl ?
Ölüm her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Belki bu, son satırlar belki son nefesler, belki bu son zoraki hissiyat oyunları. Hastalanan ruh, şifasını kara haberler ile doyurmaya yeminli gibi. Yaklaşıyor bana hissediyorum, gözlerimi kapadığım andaki karanlığa ürperiyorum bazen. Uyumak, uyanamamak düşüncesine ağır basamıyor bu anlarda. Yine yazıyorum, düşünüyorum, okuyorum ve her an o'nu daha da anlamaya çalışıyorum...
"Hayat kısa, fazla düşünme ve sadece yaşa. Kavram kargaşalarına düşme, üzme kendini, bak kendine çok iyi. Fazla düşünmek her zaman iyi değildir" derse sana deminki klişeler. Aldırma, inanma yaşamın özü her şeyi düşünmekte aslında. Yaklaşan ölüm bile olsa, vazgeçmek yok, sakın sen de yozlaşanlardan olma... Eğer mutlu olmanın formülü bu kadar da vahşi olmuşsa 21.yüzyılda, demekki -son- yaklaşıyor bir şeyler için de aslında.
Birileri yolda kalırken sürekli yol alıyor başka birileri. Yelkovan, akrepten kaçıyor bazen yanına gidip dert yanıyor. Zaman acımasız ve hoyrat olsa da devam ediyor, birileri yok olurken de dahil. Her gece, batan güneş sonrası şafağı bekleyenler olsa da, o şafağı göremiyor birileri.
Ne düşünme demek doğru ne de üzme kendini ben senin için daha çok üzülüyorum demeden. Yok oluyor birileri, küllerini de alıp gidiyor ki doğmayacak yeniden küllerinden anka misali.
Kimileri vardı nefes aldıkça yaşayan ve kimileri vardı ki her nefes alışında ölüme biraz daha yaklaşan....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder